
Sabahları Cemre’ye veda ederken kokusunu içime çekiyorum; bütün gün benimle kalsın diye. Kalmıyor tabii ama, benim bir yanım hep evde kalıyor.
Çalışan bir anne olmak; her bir parçanı evde, diğerini işte bırakmak gibi.
Çalışmak benim için zorunda olduğum bir eylem değil.
Ben çalışmayı seviyorum.
Benim için çalışmak; başkalarına dokunabilmek, faydalı olabilmek, üretmek demek.
Bu yüzden bu yazıyı klasik bir “çalışan anne olmanın zorlukları” metni olarak değil, bir iç döküş olarak yazıyorum.
Çalışan annelerin kendi iç sesleri ise çoğu zaman şu cümlelerle dolu oluyor:
“Bugün onunla yeterince ilgilenemedim.”
“Ben yokken ne yaptı acaba? Ağladı mı?”
“Keşke bu kadar yorgun olmasam, onunla daha çok oynayabilsem.”
Çalışan anne olmakla ilgili klişeler sadece annenin iç sesiyle değil, dış seslerle de besleniyor. Bazen açık açık, bazen destek gibi sunulan ama aslında yargı içeren cümlelerle…
“Bu yaşta çocuk bakıcıya mı bırakılır?/kreşe mi gönderilir?”
“Anne ilgisiyle büyüyen çocuk başka olur.”
“Bir tek senin mi çocuğun var, herkesin çocuğu var.”
Biz sana yüklenmeyelim şimdi, malum evde minik var.”
Toplantıya o gelsin, X’in çocuğu var zaten.”
Bunların hepsi bir noktada doğru, ama hepsi eksik.
1. Çift Vardiya Gerçekliği
Evet, bu doğru.
Ofiste saatlerce çalıştıktan sonra eve gelip bambaşka bir mesai başlıyor.
Ve ben bundan asla şikayetçi değilim. Aksine, günümün en güzel anları.
Ama bu, gerçek olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Bedenin yorgun ama ruhun hep tetikte.
2. Zihinsel Yük Hafif Değil
Bebeğinin rutinleri, yedikleri, kıyafetleri, ihtiyaçları, (ve ileride okulu…)
Bu konular hep zihninin bir köşesinde.
Burada destek sistemleri hayat kurtarıyor:
Eş, aile, işyeri kültürü.
Varlarsa her şey kolaylaşabiliyor.
3. Hasta Bırakıp Gitmek
Her anne, bebeği hastayken evde bırakıp işe gitmek zorunda kalmıştır.
Bu durumu yaşamayan birinin anlamasını beklemiyorum.
Bilen bilir: bebek hasta olduğunda anneye daha çok yapışır.
Anne de bebeğine…
O kapıdan çıkarken beyninin, kalbinin, ruhunun yarısı içeride kalır.
İşe sadece bedenin gider.
Endişelerinle birlikte…
✨ Son Söz
Çalışan anne olmak kolay değil.
Ama o küçük gözlerin “anne” dediği her an, günün tüm yorgunluğunu silip atıyor.
Bu yolculukta bazen eksik, bazen fazla hissediyorum.
Ama her zaman yeterince ‘ben’ kalmaya çalışıyorum.
Babalar da Ebeveyn. Nokta
Annelik çoğu zaman daha görünür, daha çok konuşulan bir sorumluluk gibi sunulsa da, babalar da aynı gemide.
Onlar da sabah evden çıkarken küçük bir elin özlemini içlerinde taşıyor, onlar da bir mesaj geldiğinde “ateşi mi var?” diye endişeleniyor.
Birçok baba, yorgun bir günün ardından “evde olmak için değil, gerçekten eşlik etmek için” çaba gösteriyor.
Ama bazen duyguları sessiz, ihtiyaçları görünmez, sorumlulukları normalleştirilmiş oluyor.
Bu yüzden “çalışan anne olmak zor” cümlesinin yanına şunu da eklemek gerekiyor:
“Çalışan bir baba olmak da kolay değil.”
Tıpkı anneler gibi onlar da çocuklarıyla kaliteli zaman geçirmek istiyor, onlar da zaman zaman yetememekten korkuyor.
Onlar da bu dengeyi kurmaya çalışıyor.
Bu hikâyede herkesin yeri var.
Biri diğerinden önemli değil.
İyi ebeveyn olmak, sadece sorumluluk değil; duyguya, emeğe, görünmeye dair bir şey.
1 Yorum